Canlı türlerindeki evrimin en önemli özelliği, gelişimine paralel olarak daha karmaşık ve mükemmel türlerin ortaya çıkmasıdır. Türlerle ki bu gelişim aynı zamanda embriyolarınnın da daha korunaklı ortamlarda bulunmalarını zorunlu kılar. Memeliler gibi kompleks türler dış ortamda yaşayabilecek olgunlar gelene kadar gebelik ürünlerini muhafaza edebilecekleri sistemler geliştirmişlerdir. Plasenta bu anlamda fertilize olmuş yumurtanın gelişerek olgunlaşmasını sağlayan ana organdır. Plazanın sayesinde gebelik ürünü yaşamın en karanlık, karmaşık ve en hızlı değişime uğradı dönemi kendisi için uygun olan ortamda geçirir. Plasenta oluşumu karmaşık bir mekanizmadır, her şey yolunda giderse sağlıklı bir gebelik elde edilir. Plazada oluşumunda sorunlar ortaya çıkarsa anne ve bebek açısından olumsuz sonuçlar doğabilir.
İnsanda plasentanın (eş) gelişimi en az bebeğin gelişimi kadar önemlidir. Plasenta fonksiyon olarak oldukça ilginç bir organdır. Daha ilk hücreden bölünmeler esnasında, bazı kök hücreler, embriyoya ait yapılar oluşturmak için özelleşirken, bazıları da plasenta ve zarları yapmak üzere farklılaşır. Embriyo daha rahme yuvalanacağı sırada, bu ayrım gerçekleşmiştir ve ilkel plasenta oluşmaya başlamıştır.
Rahim içinde bebeğin beslenmesinden sorumlu olan plasenta, hamileliğin başlangıcında oluşmaya başlar. Yeni hücrelerin oluşması için anneden gelen kandaki gerekli besinleri ve oksijeni özenle seçerek bebeğe taşır. Kanla gelen zararlı ve atık maddeleri de ayırarak annenin vücuduna geri gönderir. Gazlar, besin maddeleri ve atıklar anne ve bebek kanları arasında değiş tokuş edilirken, iki dolaşım sistemi arasındaki bu alışveriş kanlar karışmadan gerçekleşmektedir. Bebeğin kanı ile annenin kanı arasında pek çok tabaka vardır ve kandaki maddeler bu tabakalar yardımıyla değiş tokuş edilmektedir.
İnanışlarına göre plasenta bir ağacın kökleri, göbek kordonu gövdesi, bebek de meyvesi, çiçeği gibi sembolize etmektedir.
Plasenta bebeğin doğumundan kısa süre sonra rahimden ayrılır. Plasenta doğduktan yani bebeğin eşi (son) da geldikten sonra doğum tamamlanmış sayılır.
Plasenta gebelik süresince gerekli hormonları üretimi ve salgılanmasından; süt üretiminin başlamasından; bebeğin beslemesinden, antikor transferinden (Anne karnından fetüse koruma sağlayan IgG antikorları, plasenta yoluyla bebeğe geçebilir. 20. haftada başlar, 24’de biter.) sorumludur. Anne kanında bulunan zararlı maddelerden fetüsü korur ancak birçok virüs, ilaç veya zararlı madde bu bariyeri geçebilir.
Gebelik süresince rahim, meme dokusu, yumurtalıklar ve bebek üzerinde etkili olan hormonların üretiminden sorumludur.
Plasenta ile ilgili ülkemizde ve dünyanın pek çok yerinde farklı şekillerde uygulanan seremoniler ve uygulamalar mevcut.
Türklerin eski inanışı Şamanizm’de de plasenta çok güçlü bir koruyucudur, çok önemlidir. Çocuğu korumak ve yaşamı boyunca gereksiz rahatsızlıklara kapılmamasını sağlamak için plasenta bebek nasıl kundaklanıyorsa aynı hassasiyetle beyaz bir tüle sarılıp, huş ağacından bir kutuya konduktan sonra evin yakınlarında toprağa ve hatta mümkünse evin altına gömülmelidir. Bu ritüel doğan çocuğun dünyayla olan bağını güçlendirip adaptasyonunu ve huzurunu sağlar. Plasentanın huzuru en az bebeğinki kadar önemlidir.
“Unutulan Şakra” kitabı yazarı Robin Lim doğum sonrası ağır kanama geçiren bazı yeni annelere hızlıca kendi plasentalarından yedirdiklerini ve hiçbir ilaçlar elde edemeyecekleri hızlı bir iyileşme sağladıklarını yazmış.
Lotus doğumu göbek kordonunu kesmeden, bebekten ve plasentadan ayırmadan gerçekleştirilen; daha sonrasında kordonun kendi kendine düşmesini bekleyerek yapılan bir uygulamadır.
Doğum gerçekleşirken; bebek, kordon ve plasenta bir arada doğurtulur. Bebek dünyaya geldikten 2-3 gün sonra birbirlerinden ayrılana kadar da bebek onlarla birlikte yaşar. Lotus doğumunun kaynağı Hinduizm’e dayanırmış.
Göbek kordonu 3 gün ila 1 hafta sonrasında kendiliğinden kuruyarak düşüyor ve böylece anne karnında başlayan bu bağ yine “kendiliğinden” ve “zamanı geldiğinde” sonlanmış oluyor. Bu uzatılan temas, lotus doğumu tercih eden aileler tarafından bebek için bir geçiş süreci ve annesinin bedeniyle olan bağının nazik ve yavaşça serbest bırakılması olarak görülüyor.
Sonuç olarak plasentamızı sevelim. Bebeğimiz doğana kadar koruyup, besliyor. Doğumdan sonra plasentaya teşekkür etsek yeridir.
BU GÖNDERİ İÇİN YORUMLAR KAPALIDIR