BURADASINIZ

Rukiye’ nin pozitif doğum hikayesi

Rukiye’ nin pozitif doğum hikayesi

NİLDA BİR BAYRAM ÇİKOLATASI

Bu anı çok hayal ettim.

Pozitif doğum hikayemi yazacağım anı.

Binlerce kez şükürler olsun Allah’ım…          

Evet, hikayemi yazmaya başlarken 3 günlük taze bir anneyim bakalım ne zaman tamamlamış olacağım bu hikayeyi

Güzel bir hamilelik geçirdim, hatta son zamanlarda fazlaca şişerek canımı sıkan ayaklarımı saymazsam keyifli bile diyebilirim. Bulantı, kusma, iştah kaybı yok, mızmızlanmıyorum, hamileliğimi hastalıkmışcasına yaşamak yerine keyfini çıkarıyorum. Okuma alışkanlığımı değiştiriyorum, fazlaca cahil olduğum bu konu hakkında bilinçlenmeye çalışıyorum. Tüm bu düzen içinde en mutlu kişi eşim olsa gerek, yahu aşerme bile yok! Şöyle kışın ortasında adamdan bir karpuz isteseydim hiç fena olmazdı.  Hamileliğimin ilk ayları o meşhur soruyla tanışıyorum; ‘Nasıl doğum yapacaksın?’ ‘Her şey yolunda giderse normal doğum’ diye cevap veriyorum. Kan aldırırken bile tansiyonu düşen, gözü kararan ben söylüyorum bunu. Ve evet çok istiyorum.

Yakın arkadaşlarımdan biri ile bu konuyu konuşurken ‘pozitif doğum hikayeleri’nden bahsediyor bana, ‘ben çok motive oldum mutlaka oku’ diye ekliyor. Aynı akşam eve gelir gelmez pozitif doğum hikayelerini araştırmaya başlıyorum,  doğumun güzelliklerini sonuna kadar hissettirip bana güç verecek hikayeleri… Sevgili Esra’ yı da bu şekilde buluyorum. Ne güzel hikayeler bunlar, her bebeğin ilk nefesini aldığı cümleye geldiğimde nefesim kesiliyor ve gözlerim doluyor. Kendi bebeğimi hayal ediyorum, ilk anını, ilk nefesini… O kadar güçlüyüm ki… Esra’ya yazıyorum hemen; ‘Bana güç verdiğin için teşekkür ederim.’ Ara ara yazıyorum Esra’ya, pozitif bir doğum hikayem olursa mutlaka kendisine ulaştıracağımı söylüyorum.

Evet işte o an…

Pozitif doğum hikayemi yazdığım an…

36.haftamın bitimine kadar aktif olarak çalıştım, çalışırken zaman daha hızlı geçiyormuş onu anladım. Akşam yürüyüşlerim şişen ayaklarımdan dolayı zorlaşsada devam etmeye çalıştım. Hamileliğime dair tek hatırladığım sıkınıtı da bu zaten; ödemle birlikte şişmiş, tombul bir çift ayak.              

Son haftalarda kafamızdaki en büyük soru ‘doğum bayrama denk gelecek mi?’ Haftalar öncesinden biliyorum ki doğum bayrama denk gelirse doktorum bayram izninde olacak ve ben nöbetçi doktor ile doğuma gireceğim. Beni, bebeğimi hiç tanımayan, bu süreçte yanımızda olmamış bir doktorla… İlk duyduğumda biraz burkulsamda biliyorum ki herşeyde bir hayır var ve önemli olan kızımızla sağlıkla kucaklaşabilmek.

Son günler geçmek bilmiyor, her sabah ‘o gün bugün mü’ diye uyanıyorum.  39+1 de
3 Temmuz akşamı saat 23:00 civarında ‘nişan’ denilen sümüksü yapıyla tanışıyorum, vücudum işaret veriyor, doğum yaklaşıyor, heyecanlanıyorum. Kısa bir araştırma yapıyorum; nişan geldikten sonra 2 gün ile 2 hafta arasına doğumun olacağını öğreniyorum. ‘2 hafta mı? Çok uzun!’ Heyecanım bir balon gibi sönüyor. ‘Ya 2 gün sonra olursa; bayramın ilk günü bizimle mi olacak minik kızım?’ tekrar heyecanlanıyorum. Birkaç saat sonra kızım kasılmaya başlıyor, karnımın sağ tarafında bir kaya gibi toparlanıyor ve bir süre sonra gevşiyor. Orada çok rahatsız ve artık gelmek istiyor hissediyorum. Bu doğum kasılması mı diye kendimi yokluyorum ve eşimle süre tutmaya başlıyoruz. 10 dakika da bir ortalama 50 saniye sürüyor, dayanılmayacak boyutta olmasada yadsınacak kadar hafifte değil. Evde turlamaya başlıyorum. Kasılmalar ilk dakika tuttuğumuz anda ki gibi periyodik ilerlemiyor ama hala benimle.  Annem ve eşim tedirgin olmaya başlayınca sabaha karşı 4 gibi hastaneye gitmeye karar veriyoruz. Bomboş hastane… Ebemle tanışıyorum, bayram boyunca nöbetçi olduğunu öğreniyorum. Nst ye bağlıyor beni ve açılma var mı kontrol ediyor. Sıfır kasılma, sıfır açıklık… Eve dönüyoruz. Yanlış alarm! ‘Peki, bu çektiklerim neyin nesi? Doğum kasılması daha mı fazlası?’ dİye düşünüyorum. Sabah olmak üzere, kızımıza kavuşmamıza az kaldı ve benim enerjiye ihtiyacım var, uyuyorum.
Evet, sonradan anlayacağım ki doğum kasılması asla uyutmaz! 

Sabah tekrar hastaneye gidiyoruz bayram öncesi doktorumla son randevumuz. Gece olanlardan haberi var. Bİr kez daha nst ye bağlanıyorum, kasılma yok. Doktorum kontrol ediyor, açıklık yok. Gülümseyerek ‘Cuma günü görüşürüz’ diyor. Gece ki kasılmalarım kalmadığı için bende direk bayram sonrasına adapte oluyorum. Eve dönüyoruz. Gün içerisinde bir kac saat uyuyorum. Akşam 23:00 civarında kasılmalarım başlıyor, süre tutuyoruz 7 ila 10 dk da bir yaklasık 45-50 saniye ve düzenli. Ayakta, hareket halinde daha rahat atlatıyorum kasılmaları. Eşim hastaneye gidelim diyor ama ben istemiyorum, sıfır kasılma lafını duymak istemiyorum.  Anneme ve eşime biraz uyumalarını kasılmalarla baş edebildiğimi söylüyorum. Bir salonda, bir yatak odasında, bir kızımın odasındayım… Eşimin ısrarıyla gece saat 3 gibi hastaneye gidiyoruz. 40 civarı çok şiddetli olmayan kasılmalar ve 2 cm açılma… Yatışımı yapmak istiyorlar, ben eve gelmek istiyorum. Nöbetçi doktor aranıyor, evimiz hastaneye yakın olduğu için izin cıkıyor ve eve dönüyoruz. Sadece 2 cm açılma, bu moralimi bozuyor.

Annem ve eşim eve döndüğümüz için tedirgin, ben evin içinde dolanmaya devam ediyorum. Sonradan anlıyorum aralarda dinlenmeyerek kendimi cok yorduğumu. Bir ara uyumak istediğimi uykusuzluktan bayılacağımı söylediğimi hatırlıyorum. Saat 05:30, hastaneye gidelim diyorum. Bu kez eşyalarıda alıyoruz yanımıza. Ebem kontrol ediyor açılma 3 cm diyor. Aradan gecen 2 buçuk saatte 1cm ilerleme! Bir kez daha moralim bozuluyor. Yatışım yapılıyor ve odaya yerleşiyoruz. Yürüyorum, yürüyorum, yürüyorum, kasılma geldiğinde eşimden ya da annemden destek alıyorum. Ebem sürekli ilgileniyor benimle, bebeğimin gayet iyi olduğunu ve benimde kasılmalarla iyi baş ettiğimi, her kontrol sonrası çok iyi gittiğimi söylüyor, ben her ne kadar inanmasam da.

Fotografçımız geliyor o ara ve resmen bir doula edasında tam destek oluyor bana:) Ama benim tekrar ettiğim tek bir replik var; ‘yapamayacağım’. Zorlanmaya başlıyorum. Bundan öncesi çok kolaymış kasılmaları belimde hissetmeye başladığım andan sonrası cok zor geçiyor benim için. Ebem geliyor, son kontrol. Doğumhaneye iniyoruz, yürüyerek. Koridorda doktorumla tanışıyorum. Yeni bir dalga geliyor, doktoruma tutunuyorum ve atlatıyorum. ‘Son kasılmaların başlamış bundan sonrası hep bu şiddette olacak’ diyor, benim gücüm bir kez daha düşüyor; ‘bu şiddette ne kadar daha?’ Nst ye bağlanıyorum, bebeğim iyi, doktor kontrol ediyor ve sona geldik diyerek bana doğum anında nefesimi nasıl kullanıp bebeği nasıl iteceğimi anlatıyor. O an yeni bir kasılma geliyor ‘şuanda itme hissinin geldiğini söylüyorum’ ve cümlesi yarım kalıyor doktorun. Hemen doğumistana geçiyoruz.

Doktorum su kesesini sıyırıyor ve ne yapmam gerektiğini tekrar anlatmaya başlıyor. Kasılmadan kıvranan ben suyum gittiği için mi, doğumhanenin verdiği stresen mi, kızıma kavuşacak olmanın doyumsuz heyacanından mı bilmiyorum sakinleşiyorum ve kasılmam minumum düzeye düşüyor. Kasılmam geldiğinde deniyorum ama bebeğimi itemiyorum. Doktorum sürekli iletişim halinde, her şeyin yolunda olduğunu, bebeğimin başını gördüğünü, muhteşem bir doğum olduğunu söyleyerek motive ediyor beni.  Ebem hemen yanıbaşımda tam destek. Doktorum sürekli başarabileceğimi tekrar ediyor, müdahalesiz, epizyosuz olsun istiyorum diyor. İkinci denemem de başarısız. Doktorum benim iznimi alıyor ve küçük bir kesi atıyor. Kasılma geldiğinde tekrar daha kuvvetli deniyorum. it, it,it… Gözümü açıyorum bebeğim doktorun ellerinde, ağlıyorum, ‘minicik’ diyorum ‘kızım minicik…’    
                  

İlk kontroller için bebek hemşirelerine veriyorlar kızımı. Doktorum bebeğimin boynuna bir tur kordon dolanmış olarak doğduğunu söylüyor, telaşlanıyorum, ‘ağlamadı iyi mi’ diyorum ağladı sen duymadın diyorlar. O an perdenin arkasından sesini duyuyorum, ağlıyor ‘ben iyiyim’ demek istiyor sanki.  Hemen yanıma getiriyorlar, ilk temas ellerini tutuyorum yanak yanagayız, bana bakıyor boncuk boncuk ağlıyorum. ‘Çok güzelsin, çok güzel kokuyorsun’ diyorum susuyor. Doğumhanede herkes hayranlıkla bize bakıyor ‘ben ağlıyorum bebeğim susuyor’ beni tanıyor evet beni tanıyor, sesi mi tanıyor… Bebeğimi giydirmek için alıyorlar. Doktorum dikişlerimi atarken bir yandan konusuyoruz. Kızımı seviyorlar perdenin arkasında ‘cok güzel’ diyorlar ‘cok güzel’. Özlüyorum daha ilk dakikadan ve kıskanıyorum. Soruyorlar ‘doktor bey doğum saatine kac yazıyoruz? ‘07:56’ diyor.  İnanamıyorum çünkü ben öglen satleri oldu sanıyorum. Hastaneye yatışımız yapıldıktan sonra saate hiç bakmadığımı farkediyorum.

Bir bayram sabahı, ilk kez gördüğüm bir doktorla, nerdeyse bomboş bir hastanede, sessizlik ve huzur içerisinde, doğum sözleşmesi yapmışım gibi herşeyin gönlümce ve muhteşem ilerlediği bir doğum yapıyorum. Ve kızımız NİLDA; 5Temmuz 2016, bayram sabahı saat 07:56 da, 3465gr, 52cm olarak dünyaya geliyor.            

Her şeyi unutuyorum, her şeyi…            
Hayatımda yaşadığım en güzel ayrılık, en muhteşem kavuşma…                              
İyi ki diyorum iyi ki normal doğumda ısrarcı olup, beynen kendimi hazırlamışım. Çünkü iş beyinde bitiyor, vücudunuz ne yapacağını biliyor, tek yapmanız gereken süreci olumlamak ve vücüdünuzu dinlemek.             

Uzun bir yazı oldu ama eklemezsem bu hikaye eksik kalacak; Hala görüştüğümüz doktorum Bülent Bey’e bu muhteşem doğum için, ilk andan doğum gerçekleşene dek elimi bırakmayan ebem Özlem Hanım’a tüm desteği için, beni dünyaya getirdiği yetmezmiş gibi benimle birlikte dokuz doğuran anneme varlığı için, birlikte yeni bir hayat dünyaya getirdiğim eşime ‘annelik’ sıfatı ve sonsuz desteği için teşekkürler. Ve bin teşekkür pozitif doğum hikayeleri ile bana güç aşılayan sevgili Esra ‘ya.

Hikayemi okuyup, içinde bir güç hisssedecek olan herkese sevgiler, kendi hikayenizi en muhteşem şekilde yaşayıp, yazmanız dileğimle…     

Rukiye 
Nilda’ nın annesi


BU GÖNDERİ İÇİN YORUMLAR KAPALIDIR