Sendromsuz lohusalık

Lohusalık, aslında kelime anlamı hamilelik ve doğum ile birlikte değişen kadın bedeninin tekrar eski haline dönmesi sırasındaki geçen süreye denir. Bu süre yaklaşık 6 hafta sürer, bu da 40 güne denk gelir. Aslında annenin kırkının çıkması buradan gelmiştir. Kadın hamile kalır, doğum yapar, anne olur ve tekrar kadın halindeki bedenine dönerken 40 gün geçer. Tabi bu geçiş süresince yaşadığı doğum sebebi ile yani aslında yeni kazandığı anne kimliği ile birlikte duygusal bir süreçten geçer. Bu duygusallık bir nevi işte bu yeni kimliğe alışmaktan gelir. Anne daha hassas olur, anneliğin verdiği yoğun sevgi duyguları sebebi ile belki de daha kaygılı olur. Artık bakmakla yükümlü olduğu, yetiştirmekle yükümlü olduğu yeni bir yavru vardır kucağında. Hamilelikten önceki hayatından farklı bambaşka bir hayat onu beklemektedir. Anneliği iş endişelenmektir, aslında bu sözü Pam England hamilenin işi endişelenmektir diye ifade etmiştir. Bu endişelenme işini gerçekten anne olamayan bir kadının anlaması mümkün değildir. Bu sanki hormonlar ile gelen kadına ait yeni kimliğin bir parçası gibidir.

Okuduğum bir kitapta şöyle diyordu: “Eğer insanlara bir kadının ne zaman anne olduğunu sorarsanız, genelde doğum yaptığı zaman diye cevap vereceklerdir. Fakat bu bu kadar basit değildir, aslında doğumun gerçek anı bir kadının fiziksel olarak anne olma anı olsa da annenin psikolojik olarak doğuşu daha uzun zaman alır ve sadece doğum anı ve bebeğin doğması gibi evrelerden daha fazla evre içerir. Doğum anında, yeni anne henüz bebeğine bağlanmış değildir. Derinden tanıdık bir varlığın kuvvetli çekimi vardır ancak o hala bir yabancıdır. Henüz anne bebeğine bakmanın ne olduğunu farkında varmamıştır, bunu farkına vardığında işte o zaman anneliğini de farkına varacaktır.” Tüm mesele bu aslında her kadının farkındalığı zamanlar gelişir, kimi daha erken kimi daha geç. İşte bu süreç bence lohusalık. Sözlük anlamında bedenin yaşadığı değişim sebebi ile eskiye dönüş olabilir ama ben de bu süreci geçirmiş bir kadın olarak diyebilirim ki anneliğe alışma, hatta anneliği farkında olma sürecidir.

Kültürümüze bakacak olursak ağrısız doğum olmadığı gibi bunalımsız, sorunsuz geçen lohusalık da yoktur. Lohusalık ile ilgili hikayeler nedense hep negatiftir. Lohusa kadın yalnız bırakılmaz, kırmızı giydirilir, dualar ile korunur. Daha da kötüsü lohusa kadının mezarı kırk gün açıktır. Benim yaşadığım lohusalık tecrübesi, aldığım eğitimler, okuduğum kaynaklar, çalıştığım anne adaylarından yaptığım gözlemler sonucunda aslında hayatı nasıl yaşıyorsanız, lohusalığı da öyle yaşıyorsunuz. Bu sizin hayata bakış açınızı yansıtıyor. Ve evet, çok kontrolcü bir insansanız bunu değiştirmenizi de öneriyorum. Lohusa kadın biraz rahat olmalı, akışa bırakmalı. Tıpkı doğumda bıraktığınız gibi. Teslim olup, kendinize, bedeninize, bebeğinize güvendiğiniz gibi… Bırakın ve teslim olun. Ve bundan keyif alın.

Yeni kimliğinize alışma sürecinde mutlaka yardım almanızı öneriyorum. Aile büyüklerinden gelecek destek taleplerini görmezden gelmeyin. Bir süre siz alışana kadar, toparlayana kadar sizin bakımınızdan, temel ihtiyaçlarınızdan başka biri sorumlu olmalı. Bu anneniz de olabilir, kayınvalideniz de olabilir veya eve alacağınız bir yardımcı da olabilir. Sizin öğün atlamadan düzenli beslenmeniz lazım. Evin dağınıklığı, temizliği bir süre sizin odak konunuz olmamalı. Lohusalık dönemini rahat geçirmenin önemli kurallarından biridir yardımı kabul etmek ve yardım almak. Dediğim gibi düzenli beslenmeniz çok önemli. Protein ağırlıklı bir beslenme, asla öğün atlamamalısınız, bol sıvı tüketmelisiniz. Beslenmenize dikkat edin derken, şekerli, yağ, kilo yapıcı zararlı yiyeceklerden kaçının. Mutlaka sağlıklı ve düzenli beslenme.

Bu süre zarfında alışması en zor olay sanırım uykusuzluktur. Uykunuzu almanız çok önemli, biliyorum bebeğim gece iki saate bir uyanırken ben nasıl uyuyacağım diyeceksiniz ama gündüz saatlerinde de bebeğiniz uyurken sosyal medyada dolaşmak yerine, gelen misafirler ile çene çalmak yerine siz de yatıp, uyuyabilirsiniz. Bu en doğal hakkınız. Odanıza çekilin ve bebeğiniz uyurken siz de uyuyun.

Eş desteği lohusalık sürecinin en olmazsa olmazıdır. Biliyorsunuz ki bebeğiniz doğumuz ile bir anne, bir baba yani bir aile doğdu ve inanın sizin sorumluluklarınız kadar babanın da sorumlulukları var. Bir bebeği babası emziremeyebilir ama altını değiştirebilir, gazını çıkartabilir, uyutabilir, dolaştırabilir, oyalayıp, sakinleştirebilir. Lütfen babalardan bunu esirgemeyin. Babayı kattığınız her sorumlukta inanın bebek baba ilişkisini de kuvvetlendirmiş olacaksınız.

Bunalımsız bir lohusalık geçirmenin en altın kuralını açılıyorum şimdi sizlere.

Sık sık emzirin. Evet yanlış okumadınız,  bebeği sık sık emzirmek lohusalık sürecini daha kolay atlatmanıza fayda sağlar. Nedeni ise çok basit, emzirmek oksitosin hormonu salgılamanıza neden olur. Sık sık emzirmek de daha çok oksitosin salgılamanıza neden olur. Oksitosin bizim mutluluk, sevgi hormonumuzdur. Şöyle tanımlayacak olursak; hamileliğiniz sırasında memeleriniz süt yapmaya başlamıştır. Doğum sonrası bebeğin emmesi ile meme başındaki sinir uçları uyarılır ve beyinde hormon salgılayan özel merkezlere uyarı gönderilir. Ve bu merkezden prolaktin ve oksitosin hormonları salınır. Süt oluşumunu prolaktin hormonu; sütün atılımını ise oksitosin hormonu sağlar.

Siz de sık sık emzirerek oksitosin seviyenizi arttırabilirsiniz. Oksitosin sizin iyi halinizde salgılanan, mutlu olma sebebinizi yaratan hormondur. Sevgi hormonudur.

Özetle, doğum sonrasında emzirme eylemini düzeni ve sık gerçekleştiren anneler daha yoğun oksitosin seviyelerine sahip olur. Bu da onun anneliğe, hayata yani o an içinde bulunduğu duruma daha olumlu daha mutlu bakmasını sağlar. Bize nevi kaygılardan, endişelerden arınır. Aslında sık sık emzirerek kendi terapi ortamını yaratmış olur anne.

Ben ayrıca yaşadığınız doğum tecrübesini de lohusalık ile bağlamak istiyorum. Doğumunuzdan ne kadar tatmin ve coşkulu çıkarsanız o kadar rahat bir lohusalık süreci geçirirsiniz. Unutmayın önemli olan doğum şekliniz değil, doğumunuzdan coşkuyla ve mutlulukla çıkmaktır. Doğan yeni bebeğinizin en temek ihtiyacı onu sevgi ile sarmalamanızdır. Yaşadığınız doğumdan duyacağınız herhangi bir keşke, kaygı, mutsuzluk bebeğinize de yansıyacaktır ve bununla barışmadığınız sürece de anneliğe alışmanız zaman alacaktır, bu da tüm lohusalık sürecini etkileyecektir.

O yüzden sizlere bol coşkulu, bol oksitosinli bir doğum ve lohusalık diliyorum.

Bu yazım Şubat 2017 Annelik Sanatı Dergisi’ nde yayınlanmıştır.


BU GÖNDERİ İÇİN YORUMLAR KAPALIDIR