Sevgili Dilek’ e paylaşımı için teşekkür ediyorum. Bayağı cesaret dolu bir hikaye, sonuna kadar mutlaka okuyunuz.
Ne kadar ertelersem o kadar erteleniyor. Çok da paylaşmak istiyorum çünkü okuduğum pozitif doğum hikâyeleri bana çok iyi geldi, Sevgili Doula Esra ben kafayı normal doğum ile sıyırmış biri olarak yaptığın şeyi gönülden destekliyorum ve umarım benim doğum hikâyemde birilerine iyi hissettirir güç verir umuyorum.
30.01.2012 evlendim ve iki ay sonra hamile olduğumu öğrendim. Tıpkı filmlerde ki gibi, sorunsuz bir hamilelik yaşadım, aşermek yok, mide bulantısı yok, naz yok, niyaz yok. Öyle ki etrafımdakiler hatırlattılar bana sürekli hamileliğimi. Bu dokuz ay boyunca bana kim sorsa normal doğum istediğimi söyledim. Çıldırmışım gibi bakanda oldu, destekleyen de. Şimdilik böyle düşündüğümü ileride işin rengi değişince değişeceğimi düşününen de. Doktorum bile söyledi tamam sıkıntı yok herhangi bir problem olmadığı sürece normal doğurabilirsin diye. Ancak ta ki ne zaman 38. Haftama geldim o zaman başladı serüvenim anladım ki hamilelik meğer bu aşamadan sonra başlıyormuş o dokuz ay meğer hiçbir şeymiş, güle oynaya gittiğin doktor kontrolleri, doktorunun sana güle oynaya hee evet normal doğum olabilir diyen tatlı dili falan bir anda değişiverebilirmiş. Sudan çıkmış balık olabilirmişsin ve bu kadar yaklaşmışken doğuma stresten ne yapacağını bilemezmişsin, ne değişti peki diye oturup sağlıkla bir düşünmeye kalksan korkudan ölebilirmişsin ya istediğim gibi olmazsa? Olmaz abi oldurmazlar, önce muayene de korkuturlar sen daha muayene olamıyorsun bir de normal doğuracağım diyorsun yapamazsın, bebeği sıkıntıya sokarsın, doğumda problem yaşarsın diye, sonra da canım gel yarın alalım biz bu bebeği diye gözüne baka baka delirtirler seni o muayenehanede! Benim idrak ettiğim şey bu ülkede bir tiyatroya bir konsere yer ayırtamazsın belki aylarca ama bugün gitsen akşamdan bir şey yemediysen eğer hooop veriverirler o çoook merak ettiğin bebişini eline sezeryanla! Yanlış anlaşılmasın ben sezaryen düşmanı değilim benim düşmanlığım ortada herhangi bir sağlık sorunu yok iken, sırf canım doktorlarımızın yok tatili, yok izni, yok programının yoğunluğu, yok ajandasının kabarıklığı yüzünden insanları bile bile bildiğin bu karın ameliyatına yönlendirmeleri! Normal doğum isteyenleri de ürkütmeleri! Nitekim başıma geldi fazlasıyla oradan biliyorum! Bakın ne söyledi o tatlı dokuz ay boyunca gebeliğimi takip eden doktor hanım teyzemiz bana, ben hayatımda ilk defa kadın doğum bölümüyle haşır neşir olmuşum o çatalı bir tek filmlerde görmüşüm, daha muayenede göz korkutulur mu arkadaş?! Gel biz senden bu çocuğu yarın alalım Dilek. Nasıl yani diyorum daha 40. Haftaya iki hafta var diyor ki içinde büyüyeceğine dışında büyüsün hem daha iyi bakılır. Allah’ım diyorum sabır ver deli misin be kadın diyemiyorum tabi sinirimden ağlıyorum. Beklesek diyorum önümüzdeki hafta doğumların çok fazla olduğunu, aşırı yoğun olduğunu söylüyor. Ne zamandan programlamışsa canım doktor seni araya sıkıştıralım yarın diyor resmen. Delirmemek gerçekten elde değil gene tüm masumiyetim iyi niyetimle anlamaya çalışıyorum. Muayene olamadığımı, normal doğumda çocuğu riske sokabileceğimi doğuramayabileceğimi, zaten özel hastanelerde normal doğumun geceye denk gelirse doktorunun orda olamayabileceğini, yani bahaneler üzerine bahanelerini sıralıyor öyle tatlı ki, bir noktadan sonra ciddiye almayı bıraktığımı hatırlıyorum. Kimseyi kıramayan, saçmalığını, hatasını yüzüne vuramayan içinde kendi kendini yiyen biri olaraktan tamam ben size haber veririm diyorum. Karar verirsem ne komik değil mi? Ben oysaki hiç böyle hayal etmemiştim, kim sorsa bugüne kadar normal düşünüyorum dedim, meğer demek zormuş ya doğuramazsam, ya bebeğe zarar verirsem sırf bu isteğim yüzünden? Diye düşüne düşüne, streslerden streslere çıka gire, 40. Haftama geldim tabi bu arada başka doktor arayışına girdim, ha birde dokuz ay efendim gittiğim doktorda doğurmayacakmışım, ne saçmaymış, kendi kafama göre davranıyormuşum, niye doktor değiştiriyormuşum diye eşimin o güzel desteğini de aldım mı, oh benden streslisini bul o dönemde. Kul sıkışmayınca Hızır gerçekten yetişmiyormuş inanıyorum, teyzelerimle oturuyoruz ne yapacağım diye tabi o sıra gündemimiz sırf ben ve doğumum dediler ki falancanın falancası falanca hastanede baş hekimmiş dur arayalım. Aradık randevu aldık, gittik ve muayeneye girdik. Hastanenin iki kadın doğumcusu varmış biri erkek biri kadın tercihiniz var mı diye sordular. Fark etmez dedik, kadın doktorun arada boşluğu varmış. Tamam dedik, iyi ki de demişiz. İçeri girdik, kendimi iyi hissettim. Anlattık böyle böyle diye. Önce ultrasonla inceledi. Diğer doktorumun bebek için söylediği kilodan 500 gr az söyledi, ilk şaşkınlığımı yaşadım. Sonra çatı muayenesi yapmam gerekli dedi. Dedim en büyük korkum, kendimi kasıyorum, dokunmak ne mümkün. Sen geç hazırlan canım dedi. Rahat ol ben seni bekliyorum dedi ve gerçekten de bekledi, en ufak bir kasılma anında o şefkatli sesiyle rahat ol, kendini kasma, serbest bırak kendini, diye diye canımı hiç yakmadan, gözümü korkutmadan beni muayene etti. Normal doğuma elverişli olduğumu söyledi. O an stresimden yavaş yavaş arındığımı hissettim ama hemen ama bana böyle böyle söylediler ben kendimi istemsizce çok kasıyorum gördünüz az önce kendimi kitliyorum ya çocuğun doğabilmesine izin vermezsem, ya doğuramazsam dedim bana döndü ve dedi ki “Dilek sen hiç doğmayan bebek gördün mü?” O bebek oradan bir şekilde çıkacak, sen rahat olursan rahat ve kolay gelir ama stresli, sinirli olursan sadece doğum sürecini uzatırsın bu da gene doğmayacak demek değil ama sen rahat ol” dedi. İyi ki de dedi bugün görsem ağzından öpesim gelir öyle güzel, naif, iyi hissettirici konuştu ki Doktor Belma! Neyse sonra artık kasılmalarımı beklemeye başladık, işte orda da tıkandık. Bende kasılma yok, belirtisi yok. 41 haftalık oldum hala tatlı tatlı kontrole geliyorum, NST’ ye giriyorum bir şey yok geri dönüyorum. 41+1 deyim doktorum artık suyumun çok sınırda olduğunu, bekleyemeyeceğini, bunun çocuk için çok zararlı olduğunu ya iki gün sonra cuma akşamı ya da 4 gün sonra en geç yani pazar akşamı hastaneye yatış yapmamı ve suni sancı ile doğum eylemini başlatmaları gerektiğini söylüyor. Hayallerim suda gene, korkuyorum ama direniyorum beklesek olmaz mı gerçekten? Dilek bebek için sıkıntı olabilir, bunu riske atamayız, suyun yok gibi bir şey, içerde kakasını yiyebilir. Bilmem ne bilmem ne… İyi madem diyoruz cuma mı pazar mı olacağını netleştirmeden çıkıyoruz. Gene stresliyim. Yahu ben böyle planlı, programlı gelsin istemiyorum bu bebek. Ne zaman isterse kendisi gelsin. Biz neden müdahale ediyoruz? Ama tabi güvenimi kazanmış canım doktora çok da itiraz etmiyorum. Cuma geldi çattı ama ben gitmiyorum. Eşime on kez, yüz kez soruyorum: ne yapalım, sence gidelim mi? Beklesek çok mu riskli?
Allah’ım bir işaret ver, ya Berat ne yapalım? O da canım ne yapsın, bakıyor, “ Çok stresliyim otur lütfen ya cuma ya pazar dedi doktor, pazarı bekleyelim” diyor. İçime su serpiliyor ama ya bu seferde bebeği riske atıyorsak acaba gitsek mi? Neyse ki evde birimiz net kararlar verebiliyor. Pazar gününü bekledik nitekim. Ve Pazar akşamı doktorumuzun isteği üzerine gece saat 12:00’ da gittik hastaneye. Benim şansım olan Belma doktorumun elime yazıp verdiği kağıdı gösteriyorum; yatış işlemlerini yapacak görevliye. Diyor ki odanıza çıktığınızda ebe hemşirelere verin lütfen. Yazan şey rahime konulacak olan suni sancı ilacının uygulanırken çok hassas olunması, muayenede zorlandığımın notu, bu bile bir nezakettir, iyi hissetmeme sebeptir. Neyse ki annem beni Kadir gecesi değil belki ama Ramazan ayında doğurmuş, şansıma inanıyorum. Odaya geçip ebeleri beklerken duyduğum ses Allah ‘ım doktoruma ait. İnanamadım o da kapının önünden geçerken odada beni gördü ve çok şanslı olduğumu, bir doğumu olduğunu, o yüzden orada olduğunu, ilacı kendisinin uygulayacağını söyledi. Sevinçten boynuna atlamak istedim, Allah’a da binlerce şükrettim o an inandığım her şeyin yolunda gideceği düşüncem iyice somutlaştı, iyice rahatladım ve muayeneden korkan ben bir de alttan rahim ağzı olgunlaştırıcı suni sancı ilacını doktorumun uygulamasına izin verdim, kasmadım, kasılmadım. Çünkü en ufak bir stresimde tatlı dili ile rahatlamamı sağlayan bir doktorla beraberdim. Saat 01:00 gibi uygulanan ilaç etkisini hemen gösterdi, aslında buradan şunu anlıyorum ki daha sonra tabi eğer beklesem belki de kendi kasılmalarım gelebilirdi çünkü bir gün önce nişan denilen şeyi gördüm. Ama işte doktorum suyumun azlığından, riske atmak istemedi bebeği. Bu ne kadar doğru şimdi düşününce. Karar veremiyorum, olmayan bir şeyi başlatıyorsun, olmayan bir sancıyı, daha başlamamış bir doğumu. İçerde o bebeği asıl sıkıntıya, strese sokan bu müdahaleler olduğuna fazlasıyla inanıyorum hatta suni sancıyla başlatılan doğumlarda dünyaya gelen bebeklerin hiper aktivitesini, yerinde duramamasını, anneyi, babayı, büyük anne babaları bakım aşamasında çileden çıkarmasını normal buluyorum bence bu konunun kesin bir ilişkisi vardır. Neyse benim hafif başlayan kasılmalarım sabah altıya kadar rutin bir şekilde devam etti, ne çok zorladı, ne de yok denecek kadar azdı. Saat altıdan sonra kasılma aralıkları sıklaşmaya başladı ve artık benim için dayanılmaz raddeye gelince ebeyi çağırdık. Benimle ilgilenen cici kadın genelde geceyi uyuklayarak geçirmişti ve beni doğru dürüst NST’ ye bağlamamıştı. Şimdi de kasılmaların sıklaştığına inanmıyordu. NST’ ye bağladı baktı ki kasılma aralıkları sıklaşmış ve ben kasılma esnasında haykırış halindeyim. Aklına herhalde rahim ağzında bulunan ilaç geldi. Aynı zamanda da kontrol amaçlı bağladı tabi NST’ ye. Sonra ilacı çıkardı ve yok yok bu doğum daha başlamadı sakin ol dedi sonra da yanındaki hemşireye azıcık panikle bu doğum başlamış diye söyledi. Ama bize gene de sakin olun daha doğum başlamamış dedi. Ve annemin nerede doktor diye baskılarının üzerine sanırım gidip bir koşu doktorumu aradı, tabi malum İstanbul trafiği. Biz oturduk doktoru bekliyoruz ama benim kasılmalarım artık bildiğin büyük tuvaletini yapıyormuşsun gibi bir ıkınma isteğine dönüştü. Canım ebeye de tuvaletimi yapacağım sanırım diyorum, anlatamıyorum. Ikınma lütfen diye söylüyor ama kolaysa sen gel ıkınma bakalım bu şiddetli ıkınma hissiyle. Benim skasılma girdiğinde aşırı panikleyişimle, bas bas bağırışım söylediğim tek şey de Allah’ım yardım et, yardım et, yardım et sen bana yardım et. Annemin doktorun hala ortada olmayışıyla ilgili gerginliğinden sürekli söylenmesi, ebenin beni doğumhaneye götürmesini erkene çekti. Bir tekerlekli sandalye getirip Dilek’ ciğim seni doğumhaneye alacağız, Belma Hanım yolda haydi otur diyen ebeme çok net mümkün değil oturamam dedim ya altıma yapmak istiyorum, büyük bir baskı var nasıl oturayım, kasılma sanki üç saniyede bir geliyor nasıl sakin olayım? Lütfen kasılman geçtiği an hemen kalk dedi, iyi dedim Allah’ım sen bana yardım et, dediğini yaptım ama baskı beni yedi bitirdi, oda ile doğumhane aynı kattaydı benim koridordan geçerken ne halime, ne sesimin yüksekliğine en ufak bir dönüp bakan olmadığını farkettim. Hasta yakınları falan insanlar vardı ama ben olsam dedim kesin dönüp bakmıştım, ne medeni insanlar. İşte koridordan geçerken böyle saçma sapan detaylara takılmışken ben, tabi hala kasılmalar ile baş edemiyorum, panikten doğru düşünemiyorum, tam doğumhane kapısının önünde tutamadığım bir su aktı gitti bende. Suyum geldi, suyum patladı diye söyleyenleri o an anladım ki ne yapsan engel olamadığın bir durum akıyor gidiyor, dedim ki kusura bakmayın burası ıslandı. Güldüler, Dilek lütfen ne kusuru, sen bunları düşünme rahatla dediler, gene kasılmanın geçtiği o üç saniyelik süre zarfında pat diye kalkıp doğum masasına yattım ve orada artık gökten bana sakinlik mi indi, kasılmalara mı alıştım, yanımda eşimin, annemin, kardeşimin yani tanıdığım bildiğim aşina olduğum birinin olmayışının verdiği olgunluktan mı, nasıl nefes almam gerektiğini bulmamdan mı yoksa tatlı hemşirelerin bana damar yolundan habire enjekte ettiği şeylerin ağrı kesici, sakinleştirici, sessizleştiriciliğinden mi bilemedim, bir kabullenmişlikle gelen kasılmalarda bağırmayı kestim, nefes alıp vermeye odaklandım, ebelerin kendi aralarında ki konuşmaları dinledim. Bir arkadaşımdan duymuştum, doğumunda ebeler akşam nereye gideceklerini konuşuyorlarmış ne garip demiştim. Aa gerçekten öyle, neredeyse ne yemek yapacaklarından bahsedeceklerdi. Bekliyoruz doktoru, hala benim sesimin artık çıkmamasını dışardan kötü yorumlayan canım panik annem tutturmuş, kızımı görmek istiyorum. Kesin bir şey oldu sesi kesildi bu kızın diye. Tabi benim ebe izin vermiyor, diğer hemşire haber veriyor ama nafile. Annem ısrarcı, hemşire tekrar geliyor, anne çok panik halde bir görse, içi rahatlasa, benim ebe sonunda tamam diyor sonra da ekliyor aslında annenin panikliğinden seni burada bekletiyorum diye. Annem gelip gözüyle benim sakinliğimi soğukkanlılığımı görünce rahatlıyor, öpüyor, kokluyor e tabi biraz da ağlıyor ve merak etme diyorum iyiyim sadece alıştım herhalde kasılmaya. Neyse ki yarım saat kırk beş dakika sonra doktorum kapıdan giriyor, bana söylediği şey utanıp sıkılmamam gerektiği, ebeden bana yapılan işlemlerle ilgili bilgi aldı: mesela lavman yapamadık dedi ebe, çünkü aniden başlamış doğum kasılmam. Hadi oradan diyesim geldi, ikna edene kadar doğurduğuma göbeğim çatladı. Ama bir şey demedim çünkü zaten lavman yapılmasından çok korkuyordum sırf bu yüzden kendi kendime en son bir gün önce altı gibi yemek yedim, lavman yapmaya kalkarlarsa açım ben diyecektim. Doktorum kasılma gelince ıkınmamı istedi, denedim sonraki kasılma için daha güçlü ıkınmamı istedi. ben hala kafamda ya başaramazsam ya sonu sezaryene giderse diye kendi kendime karaları bağlamışım olası senaryoları düşünüyorum. Gelen kasılma da doktorumun yönlendirdiği gibi ağız kapalı nefes kaçırmak yok, başım göğsüme eğik çenem nerdeyse yapışık göğüs boşluğuma. Bir kez daha ıkındım. Bana Dilek saçlarını görüyorum haydi artık dediğini duyuyorum ama hayal meyal sanki orda ki o doğum masasında ki ben değilim başkası, inanamıyorum söylediğine beni cesaretlendirmeye çalışıyor herhalde diyorum sonra kalkıyor ilerde bir masadan bir şey alıyor, yara bandı gibi açıyor ve popoma yapıştırıyor ve arkasından o bölgeyi kestiğini anlıyorum iğne yapılmadan uyuşturulduğu için mutluyum bütün korkum geçiyor ve zaten gelen kasılmada yani üçüncü ıkınmada bebeğin sesini duyuyorum ama bakmıyorum ben oysa baksam görebilirim ama ben o anı gözümle görmek istemiyorum neden bilmiyorum ikinci bebeğimde de bakamadım, bebeği hemen göğsüme koyuyorlar, ben başardım mı yani diyorum ebemi çekiyorum, kendime kadına bir sarılıyorum, teşekkür ederim diyorum, çok teşekkür ederim, inanamıyorum, doğurdum, o bebek oradan çıktı sahiden! O arada göbek bağını kesiyor doktorum, ben bebeği korkakça izliyorum, tek parmağımla sevmişim, ebeler resim almış hâla bakıp güleriz ailecek sanki bir canavara dönüşüp beni yiyecek de öyle temkinli yaklaşmışım. Acayip bir duygu ilk kez çocuk sahibi olmak, tanımıyorsun, bilmiyorsun, alışık değilsin, birden bire bir parça çıkıyor içinden, eli var, ayağı var, gözü var, bir insan doğmasına aracılık ediyorsun, mucizeye bak, ben epey bir alışamadım, korktum laf aramızda, oluyormuş ama böyle hissedenler. Ve hatırladığım bir an gözümle elleri, parmakları tam mı, sağlıklı mı diye baştan aşağı süzüşüm bebeği, bir sıkıntı olsa kötü mü hissederdim, hayal kırıklığına mı uğrardım hayır ama dokuz ay boyunca tek istediğim şey sağlıkla, hayırlısıyla, normal bir şekilde dünyaya gelmesi olunca ilk önce sağlığından, tamlığından bir emin olmak istedim herhalde. Unutmadan plasentayı çıkardılar ben gene bakamadım, ne karnıma bastırdılar ne canımı yaktılar. Ha bu arada o kadar fazla yırtığım varmış ki epey bir dikişim vardı rahimde, ayrıca bir de kesi açılmıştı, bana sorarsanız epey kolay bir doğum yaşamıştım ama doktoruma sorarsanız biraz zorlu olmuş sanırım dikiş aşamasından dolayı çünkü beni uyutmak istedi bu aşamada ben de kabul ettim çünkü biliyorum ki izin vermeyeceğim, kasacağım, bugün hâla bu yüzden bile kendisine dualarımı gönderirim beni çok kısa zamanda tanıyıp, benim böyle bir isteğim olmamasına rağmen böyle bir şeyi bana teklif ettiği için yoksa dikiş olayı da kabusa dönebilirdi. Kaldı ki sonrasında Dilek seni uyutmuş olmama rağmen öyle kasmışsın ki kendini gene de rahat çalışamadım dedi. Neyse ki en ufak bir sıkıntı yaşamadım iyileşme süresinde, Allah’a bin şükür hiçbir problem yaşamadık, aklımda kalan ve beni etkileyen şeylerden biri doktor gelmemişken ben ebelerle beklerken, sürekli aynı şeyi tekrarlıyordum demiştim ya Allah’ım bana yardım et diye ebe gözlerinde gördüğüm endişe ile Allah sana da bize de doktor hanıma da yardım edecek inşallah dedi, bana hissettirdiği şu ki doktorlar da ebeler de normal doğumu aslında ne olacağı nasıl seyredeceği belli olmadığı için riskli buluyor ve bu topa bu yüzden fazla girmek istemiyorlar, diğer şeyse odaya çıktıktan sonra çocuk doktorunun ziyareti sırasında normal doğum yapan siz miydiniz sorusu oldu yani düşünün ne kadar yabancılaşmışız aslında olması gereken normal olanı yapmış olmama rağmen kendimi kahraman gibi hissettim yani o derece. Bugün hâla şükrediyorum, kalbimin sesini dinlediğim ve körü körüne bir doktora inanmadığım için, ondan kaçıp uzaklaşabildiğim için, aldığım suni sancının etkisini hemen gösterdiği için, kalbimden geçen normal doğumu yaşadığım için tabi suni sancıyla başlatılmasaydı keşke ama bu da bana ikinci hamileliğimde daha kararlı bu konuda daha istekli ısrarla kendi sancısını bekleyen ve bir şey olursa da Allah’tan artık ben olması gereken şekilde yaşayacağım diye direten ben olma tecrübesi edindirdiği için ve kararlarıma saygı duyan ailem için umarım herkes kalbinden geçen doğum hikâyesini sağlıkla yaşar. Bir avazda inşallah.
Not: 41+5de doğurdum yani ille de 40 hafta dolunca günün geçmiş sayılmıyor, herkesin yumurtlama dönemi farklıdır, yok çocuk doğum kanalına girmemiş falan diyorlar tabi girmez her bebek 40 hafta dolunca doğmak zorunda mı yahu? Zamanı gelince doğum kanalına zaten giriyor demek ki zamanı gelmemiş değil mi? Sırf bu yüzden sezaryenle doğuran tanıdığım var, ne olur bebeklere müdahale etmeyelim, doğmadı bir türlü gelmiyor demeyelim, akışına bırakalım annelerimiz, anneannelerimiz, onların anneleri gibi, ne varsa eskilerde var yani.
Sevgilerimle Dilek Ateş Şakrakdil
BU GÖNDERİ İÇİN YORUMLAR KAPALIDIR